Endülüs'ten Anadolu'ya Felsefenin Yolculuğu

İbn-i Rüşd
450 yılının Şevval ayında (Aralık 1058) Kurtuba'da (Cordoba) doğdu. Bazı kaynaklarda verilen 405 (İbn Ferhûn, II, 250) ve 455 (Mahlûf, s. 129) tarihleri yanlış olmalıdır. Aslen Sarakustalı (Saragossa) olup sonradan Kurtuba'ya yerleşen bir aileye mensuptur. Ailedeki ilim geleneği babası Ahmed'le başlamış ve birkaç nesil devam etmiştir. Büyük dedelerinden Rüşd'e nisbetle İbn Rüşd olarak tanınmakla birlikte aynı isim, künye ve nisbeye sahip olan torunundan ayırt edilmesi için İbn Rüşd el-Ced (el-Ekber, el-Fakīh) ve daha çok felsefeci kimliğiyle tanınan torunu da İbn Rüşd el-Hafîd şeklinde anılır.
İlim tahsiline Kurtuba'da başlayan İbn Rüşd hayatının son yılına kadar buradan ayrılmadı.
İbn Rüşd, devrin ve bölgenin geleneğine uygun olarak öğrenim hayatının ilk adımı olan okuma, yazma ve dil bilgisi ile temel dinî bilgileri babasından öğrendi. Hukuktan tıbba, matematikten felsefeye uzanan farklı alanlarda dönemin önde gelen bilginlerinden ders alan İbn Rüşd’ün ünlü hekim İbn Zühr ile olan yakın dostluğu, kendisinin tıp alanındaki başarılarında önemli rol oynamıştır.
11. yüzyılda İbni Sina İslam dünyasının doğu kesiminde Aristotelesçi felsefenin parlak yorumcusu ve felsefenin temsilcisi olmuş, fakat yüzyıl kadar sonra Gazali’nin eleştirileriyle İslam aleminde felsefe gözden düşmüştü.
XII. yüzyıl sonlarında Aristotelesçilik ve dolayısıyla felsefe, ama bu kez yeni Plantoncu unsurlardan arındırılmış olarak, İslam dünyasının batı ucunda, Endülüs’te ilk ve son savunucusunu buldu.
İbn-i Rüşd, bir yandan Aristoteles’in temel kitaplarına yazdığı şerhlerle, bir yandan da felsefe-din arasında bir uyuşmazlık değil, tersine bir bütünlük olduğunu, bu ikisinin bir tek gerçeğin iki ayrı anlatım ve kavrayış biçimi sayılması gerektiğini ortaya koymasıyla tanındı.
Dinî ilimlerin yanı sıra tıp ve felsefe ile de yoğun olarak ilgilenen düşünür, ünlü hekim-filozof İbn Tufeyl tarafından hükümdar Yûsuf b. Abdülmü’min’le tanıştırıldıktan sonra onun teşvik ve desteğiyle Aristoteles’in eserleri üzerindeki çalışmalarını sürdürdü
Eserleri:
Külliyat (Aristoteles’in yapıtlarının yorumu); Tehafüt-üt Tehafüt (Çöküşün Çöküşü; Gazzalî’nin Tehafüt-ül- Felâsife [Felsefecilerin Çöküşü] adlı yapıtına karşı bir savunma); Kitab-ı Mabaad-üt-Tabia (Metafizik Üstüne Kitap); Fasl-ül-Makal v’el Keşf an Menahic-ül Edille (Mantıkla Kanıtların Ortaya Konması ve Açıklanması).